27 Aralık 2010 Pazartesi

Alışkanlıktan Bağlanmaya ve Sorma Bizde Aşk Bitti Abicim


psikoloji eğlenceli bir alan, çünkü günlük hayatta düzenli olarak tosladığımız kimi duvarları bu bazı garip adamlar çok ciddiye alıp, acaba öyle mi, neden ki, yoksa sağlıksız bi şey mi gibi sorular sorup deneyler, araştırmalar yapıyorlar ve genelde tahmin edilen sonuçlar elde edip, insanlara kimi zaman "bak haklıymışım" ya da "bu davranışım normalmiş be kardeşim" duygusunu yaşatabiliyorlar..

alışkanlık gibi 17'sinden 70'ine hemen herkesin dilindeki bir sıkıntıyı araştırırken de elde edilen sonuçlar eminim pek çok insanı rahatlatıyordur..

alışkanlık (habit) temelde üç farklı şekilde inceleniyor diyebiliriz..

ilki bir eylemin, düşüncenin, duygunun sık tekrarlanması sonucu otomatikleşmesi.. okulda beyinle ilk öğrendiğiniz şeylerden biri beyin ekonomik çalışır.. fazlasıyla uyarıcıyla dolu, milyonlarca işlemi en hızlı şekilde çözmesi gereken bir organı da kestime yollar bulduğu için suçlayacak değiliz.. ancak işte o çok ünlü çocukluk yaşantıları ya da kişisel özellikler bu eğilimi biraz abartıyor, kişi alışkanlıkları konusunda çok katı olabiliyor.. bu insanlar hem kendine hem çevreye zarar..

ikincisi işte zararlı alışkanlıklar.. sigara, uyuşturucu vs.den kumar, hırsızlık gibi konuları içeriyor.. konumuzla alakası yok, açmıyorum..

üçüncüsü iyice alakasız, ama bence en eğlenceli olan.. türe özgü alışkanlıklar, kalıtsal olarak bir diğer kuşağa geçen tipik davranışlar.. insanoğlunda böyle bir tipik davranış olmadığını, dolayısıyla insan içgüdüsü denilen şeylerin bilimsel olmadığını belirtip kapatıyorum..

insan doğasından bahsedildiğinde kişilerin yaşamları boyunca hem bir bütünlük arayışında olduğunu hem de yeniliklere uyum sağlama ihtiyacı taşıdığını mutlaka söylemek gerek.. bu iki eğilim çelişiktir ve günlük hayatta içsel çatışmalara yol açarlar.. örneğin bedeni değişen ergen bedenindeki değişimlere uyum sağlamak zorundadır (yetişkinliğe geçiş), ama ben kimim sorusuna tutarlı bir kompozisyon yazmakla yükümlüdür.. hani işte "çocukken de çok haşarıydı, bak şimdi çok meraklı bir adam oldu" ya da "çocukken de uslu bir çocukmuşum, şimdiki olgun halim tavrım ondan" cümleleri o köprüdür.. bazen büyük değişimler gelir ama o köprü illaki kurulur.. örneğin "çocukken çok sessizmişim, ama hep düşünürdüm, büyüdükçe kendime güvenim arttı" ya da "içimde hep bir güç hissettim ve sonunda şimdiki insana dönüştüm" hikayeleri..

alışkanlıklar bu iki eğilimi de besler.. tutarlı benlik algısı için alışkanlıklar çok mühimdir.. ben bunu severim, şunu sevmemler, her sabah iki yumurta içer akşamında da boks yapmazsam rahatlayamamlar felan kim sorusuna şıp diye verilecek cevaplardır.. alışkanlıkların uyum sağlamaya katkısı biraz daha garip, o alışkanlıklar sayesinde farklı olanı anında fark ederiz.. her sabah saat 7de servise binen arkadaş servis 10 dk geciktiği anda bir sorun olduğunu, yarım saat geciktiğinde ciddi bir olay olasılığını düşünmeye başlar.. ama işte bazen alışkanlıklar insanı kör yapar, aksi yapar, bazı şeylere uyum sağlayamayız..

takıntılar gibi psikolojik rahatsızlıkları ayrı bir yere koyarak, bu alışkanlıkların başımıza ne dertler açtığını hepimiz bilir.. daha kolay olduğunu bildiğimiz halde alıştığımız iş tarzından vazgeçemeyiz, insanlarda garip izlenimler bıraktığı halde o garip davranışları bırakamayız, için için eğlenceli olabileceğinin hakkını versek de yeni şeyleri denemeyiz vs.

peki ilişkiler için de alışkanlığın etkisi aynı şekilde midir? cevap hayır.. pek çoğunun bildiğinin aksine alışkanlıklar ilişkiyi öldürmez, güçlü kılar (bazen birilerini de haksız çıkarmak her bilimin görevi).. sevdiğiniz kişinin her zor durumda yanınızda olacağını düşünmek, istemek kötü bir alışkanlık değildir örneğin.. taaa çocuklukta anneyle kurulan sevgi ilişkisinde başlar alışkanlığın güzel etkisi.. anneniz evdedir, anneniz düştüğünüzde, ağladığınızda, hasta olduğunuzda ordadır.. o yerleşen güven sayesindedir ki çocuk annesi onu uğurlarken arkasına bile bakmadan koşarak çıkar evden.. yani alışkanlıklar sayesinde kurulan güven dünyayı keşfetme gücü verir, döndüğünüzde bir liman bulacağınızı bildiğinizde her deniz güzel bir maceradır..

tabi sağlıksız anne-çocuk ilişkileri başka tür alışkanlıklar getiriyo, insanlar kötüdür, insanlara güvenme, her şeyi kendin yap ya da sevilmek istiyorsan o ne diyorsa onu yap gibi insana hayatı zehir eden düşünceler gelişiyor.. off neyse sonunda alışkanlıklar ile bağlanmayı bağladık birbirine, aşk kısmına geçebiliriz..

dikkat bu işte bütünlük-uyum sağlama ikilemleri arasında ekonomik davranıp değişik olana bakar.. alıştığı şeye dikkat etmez hale gelir.. aşk karşı tarafa çok dikkat etmemizi sağlar.. neyi seviyor, burda ne dedi, ayy kırmızı giymiş, çok yakışmış vs.. dikkat ettiğiniz bilgiyi işler, işlediğiniz bilgi üzerinden düşünür ya da duygulanırsınız.. üçüncü kırmızı hırka karşı tarafın işlemcisinde 0 işlemle sonuçlanmaya başlar.. beynin şu hani psikopatlarda bahsetmiştik limbik sistemi heyecan, haz gibi duygulardan da sorumlu.. bi eğlenceli deneyde çiftlerden biri beyin ölçüm cihazlarına bağlı iken diğeri onu heyecanlandıracak etkinliklerde bulunuyor (bu etkinlikleri açmayım şimdi:).. ve bu belli zaman aralıkları ile tekrarlanıyor.. her denemede beynin biraz daha az hormon salgıladığı ve kişinin daha az heyecanlandığı görülüyor.. aşk bitti noktası kaçıncı denemedir bilemiyorum, ama asgari bir yerde sabitleniyo bu heyecan..

sağlıklı ilişkilerin bir noktasında çiftler dışarı açılmaya başlar.. aynı annenizin evde sizi beklediğinin verdiği güvenle çevrenizi keşfe çıkmak gibi.. birlikte gitmedikleri yerlere gitmeye, yeni insanlarla tanışmaya, daha önce yapmadıkları şeyleri bulmaya başlarlar.. hatta çiftler ayrı ayrı farklı farklı şeyler yaşayıp eve döndüğünde de eşiyle paylaşır bu yaşadıklarını.. güzel bir süreçtir bu, ama kişilerin birbirleriyle ilgili heyecan duydukları noktalar bazen öyle azalır ki, dostluk ilişkisine benzer hale gelir.. ya da monoton bir hayat sürenler hissettikleri sıkıntı için birbirlerini suçlamaya başlarlar.. buradan sonrası tamamen kendi düşüncelerim.. kendinizi geliştirmek, değişmek, yenilenmek, çoğalmak önce kendi mutluluğunuz için sonra da çevrenizdekilerin mutluluğu için yegane çözüm bence.. elbet tek derdi mutluluk olan insanlar pembe şirinlerden bahsetmiyorum.. ama can sıkıntısıyla geçen bir ömrü de kimse istemez herhalde.. aşk bitti kolaycılığı bencilce bir şey bence.. hele karşı taraf ilişkiyi beslemeye çalışırken diğer tarafın oturduğu yerden off içimden gelmiyor demesi daha ayrı bir bencillik.. kıçını kaldıramayan adam sevmeyi de sevilmeyi de beceremez deyip yazımı böyle absürt bir şekilde sonlandırıyorum..

sevgiler saygılar efenim..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder